(Yayın tarihi: 14/02/2022)
ABD yıllardır düşük faiz ve genişletici para politikaları ile enflasyonunu kontrol altında tutuyor. Oysa ciddi biçimde dış ticaret açığı veren ülkenin düşük faiz politikası çok da anlamlı değil. Ama bu ABD olursa iş değişiyor…
Özellikle 1990’lardan buyana teknoloji devriminin üretim maliyetlerini baskıladığı ve hatta aşağı çektiği biliniyor. Üretim üssü olmayı hedefleyen Çin’in ihracata yönelik üretim yapılanması bu süreçte düşük enflasyonu destekledi. ABD başta olmak üzere birçok gelişmiş ülkenin devasa firmaları üretimlerini Çin’e kaydırıp ithalat yaparak karlarını katlamayı tercih ettiler. Bu süreç, başta Fed olmak üzere gelişmiş ülke Merkez Bankaları tarafından uygulanan ucuz finansman politikalarıyla desteklendi.
ABD, Çin’den ucuz bir biçimde ithal edilen mallara sesini çıkarmadı. İşine de geldi…
Çin, ABD’ye mal gönderip karşılığında Dolar alıyor, sonra da bu Dolarları ABD’ye yeniden göndererek ABD tahvili satın alıyordu. Yani ABD sermaye stoğunu yine elinde tutup ithal mal alabiliyordu. Bu nedenle de tedarik zincirleri kırılana kadar süreç devam etti.
Şimdi yüzde 2 enflasyon hedefleyen ABD yüzde 7.5 enflasyonla karşı karşıya kaldı. Hala varlık alımına devam etse de Mart’ta daha sıkı para politikası uygulamalarına geçmesi bekleniyor. Yani Fed varlık alımlarını sıfırlayıp faiz oranlarını artırmaya başlayacak.
Bu arada ABD tedarik zincirlerini yeniden kurguluyor. Tabii ki bu uzun süreli bir süreç…
Negatif reel faiz yani ucuz finansman büyük işletmeler ve varlıklı kesim için bulunmaz bir fırsat sunuyor: Çünkü büyük işletmeler ucuz finansman ile güçlerini ve piyasa paylarını genişletecek stratejiler uygularken; paranın önemli bir bölümünün finansal piyasalara akması nedeniyle varlıklı kesim varlık değerlerinin artması sonucunda desteklenmiş oluyor…
***
Bizde ise 2002-2016 arası dönemde “yüksek faiz düşük kur” politikası ile ucuz ithalat ve ucuz zincir marketlerin fiyatları baskılaması söz konusuydu. Ancak 2017’den itibaren kurun önlenemez yükselişi ithalata bağlı üretim yapısında bizi çift haneli yüksek enflasyon sorunu ile karşı karşıya bıraktı.
Şimdi negatif reel faiz yani enflasyonun oldukça altında faiz politikası ve bankadaki neredeyse tüm mevduatlara kur garantisi vererek döviz kurunu sabitleme çabası içindeyiz…
Neredeyse her hafta ekonomi yönetimi “yeni paket” açıklayarak beklenti yönetmeye çalışıyor. Beklenti yönetiminin önemi T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan ve Bakan tarafından açıklanan “Türkiye Ekonomi Modeli Yeni Adımlar ve Enflasyon Tedbirleri” başlıklı “powerpoint” sunumunda da vurgulanmış. Aynı sunumda devreye girecek “Enflasyonla Mücadele Timi” de yer almış. Yani askeri söylem de sunuma girmiş…
Merak edenler bu sunumu inceleyebilir…
Enflasyonla mücadelede büyük adım olarak nitelenen ancak uzun süredir beklenen “KDV indirimi” de yine bir basın toplantısı ile açıklandı. Buna göre; gıdada yüzde 8 olan KDV yüzde 1 olarak uygulanacak. Bilindiği gibi gıdada üreticiye yüzde 1 KDV söz konusuydu. Yüzde 8 KDV’yi düzenli olarak toplayıp belirli bir vade sonunda Hazine ve Maliye Bakanlığına aktaranlar da vergi dairesi gibi çalışan zincir marketlerdi yani bir dönem enflasyonu da kontrol etmek için önemli görevler üstlenen kesim artık yüzde 1 KDV toplayacak. Bu marketler yüzde 1 ile yüzde 8 arasındaki farkı kendi nakit akışlarının düzenlenmesi için kullanırken artık bu olanaktan mahrum kalacaklar. Bu zincir marketler nakit açıklarını kapatmak için kaynak arayışı içine girecekler dolayısıyla finansman maliyetleri de artacak. Bu maliyetler doğal olarak mal fiyatlarına yansıtılacak…
Zincir marketlerin ve tüm işletmelerin artan akaryakıt fiyatlarından etkilendiklerini de unutmamak gerekiyor.
Bir de yine özellikle zincir marketlerin binlerce mağazasının uzun vadeli kiralamalardan kaynaklanan sorunları var. Enflasyonla birlikte artan kiralar herkesi etkiliyor tabii ki zincir marketleri de. Zincir marketler binlerce mağazaları için artan kiralar karşılığında karşılık ayırmak zorunda. Bunun maliyetlere yansıması kaçınılmaz. Kısaca “mal aldı, ulaştırma, işçilik ve kira ödedi sonrada malı sattı” gibi basit bir yaklaşımla bakmak sorunu çözmez, daha da ağırlaştırır…
Söylemeye çalıştığım şu; zincir marketlerin bu koşullarda fiyatları düşürmek için ekonomi yönetimine yardımcı olmaları pek mümkün değil.
Rusya-Ukrayna-NATO gerginliği, artmaya devam eden emtia ve enerji fiyatları, düşen kredi notumuz dikkate alındığında enflasyonla mücadelede her hafta yeni paket açıklamak “paketlerin” etkinliğini de azaltıyor.
Görüldüğü gibi “her ülkede enflasyon var, ABD’de de var” gibi söylemler bizim sorunlarımızı hafifletmiyor. Geniş kesimler her gün artan fiyatlar karşısında çaresiz kalıyor. Bu hafta da “şu paketi açıklayalım” yaklaşımı maalesef naif kalıyor…