Döviz daha da artar mı? (3)

Sadi Uzunoğlu (Yazım tarihi: 2015)

Arkadaşım, “biraz zaman geçti artık soluklanmışsındır, cari açıktan bahsedecektin hocam” diye aradı.

“Evet bu hafta da Cari Açık ile Kur arasındaki ilişkiyi ortaya koymamız gerekiyor. Sen de biliyorsun; eğer bir ülkede esnek kur sistemi uygulanıyor ise kur otomatik olarak dengeleme yapar; yani Cari Açığın asıl kaynaklandığı kalemler olan ithalat ve ihracatta dengesizlik var ise kur hareketi aradaki farkı kapatır veya küçültür. Örneğin, ülkemizde ithalat ihracattan fazla ve dış açık var. Bu durumda döviz talebinin artması ve dolayısıyla döviz kurlarında artış yaşanması gerekiyor ki esnek kur sisteminin avantajlarından faydalanalım. Kur arttığında ithalat pahalı hale geldiği için cazip olmaktan çıkacak; ihracat ise bu düzeltme hareketinden rekabet gücü artarak çıkacak”

Tamam…

“Tamam ama Türkiye’de bu sistem çalışmadı. “Cari Açık varsa bu mutlaka sermaye hareketleri ile kapatılmıştır” dendi. Merkez Bankası 2002 yılından bu yana yazdığı raporlara ve değerlendirmelere; “Türk Lirası (TL) değer kazanmaya devam edecektir” biçiminde başladı. Hala da aynı şeyi söylemeye devam ediyor. TL değer kazandıkça sevinen herhalde en “nadir” ülke biziz…” Bak, Çin’den Japonya’ya; ABD’den AB’ye ülkeler kur savaşına giriyor. Neden? Çünkü paralarının değerlerini düşürerek rekabet avantajı sağlamak için…”

Bizim rekabet gücümüz düşük mü?” diye sordu arkadaşım.

“Bak şimdi çok basit bir hesaplama yapacağım. 2003 yılı başında 0.5 ABD Doları artı 0.5 Euro’dan oluşan TL sepeti 1.70 TL idi. Tam 12 yıl sonra yani 2014 yılı sonunda ise aynı sepet 2.57 TL olmuş. Kısaca, Türkiye’de döviz kurları 12 yılda kabaca yüzde 51 artmış.”

Olabilir “ dedi arkadaşım.

“Olabilir ama aynı dönemde Türkiye’de fiyatlar ne kadar artmış yani enflasyon ne olmuş biliyormusun? Tam yüzde 182. Yani yurtiçi fiyatları kur artışının üçbuçuk katı olmuş.”

Arkadaşım: “Tamam da diğer ülkelerde de enflasyon var, onu da dikkate al…”

“Aynı dönemde gelişmiş ülkelerin enflasyonu yüzde 25, gelişmekte olan ülkelerin ise yüzde 132. Tabii ki bunların içinde ticaret yaptıklarımız da yapmadıklarımız da var. Ama ben tartışmanın bu kısmına girmeyeceğim. Yoksa asıl sorunumuzu unutmuş oluruz: Merkez Bankası (MB), Reel Efektif Döviz Kuru (REDK) adı altında bir endeks yayınlıyor. Buna göre, TL; sepet bazında 2014 yılı sonu itibariyle yüzde 5, 2015 yılı Mart ayı sonu itibariyle de yüzde 4 değerli görünüyor. MB endeksi sıklıkla değiştirip değerliliği istatistiki olarak azaltmaya çalışıyor ama istersen biz o tartışmalara girmeden bunu doğru kabul edelim.”

Yani…

“Yani şu: TL zaman zaman değer kaybediyor gibi görünse de maalesef değerli tutuldu. Bu nedenle de 2002 yılından bu yana uygulanan değerli TL politikası bizim Cari Açığımızı yapısallaştırdı. Hatırla, 2001 yılında Cari Açığımız sıfırlanmıştı, 2011 yılında Cari Açığın GSYH’ya oranı yüzde 10’lara ulaştı. Yunanistan’dan sonra dünyanın en büyük ikinci Cari Açığına ulaştık. Biliyorsun, bundan sonra “yumuşak iniş programı” uygulayarak büyümekten vazgeçmek zorunda kaldık da Cari Açığın GSYH’ya oranını yüzde 6’lara çekebildik. Türkiye ekonomisi büyürse cari açık, büyüyemez ise işsizlik sorunu gibi bir kısır döngüye girdi.”

Hocam döviz daha da artar mı diye sorduk nerelere geldik…”

“Biz iktisatçıyız, al-sat bizim işimiz değil. Biz sorunu temelden almak durumundayız. Bak şimdi bu konuşmadan çıkan sonuç şu: Cari Açığın artması durumunda yukarı doğru tepki vermesi gereken ve rekabet gücümüzü artırması gereken kur tepkisiz kalıyor. Yani esnek kur sistemi çalışmıyor. Bu dengeleme hareketini bozan ise finans piyasalarının durumu ve sermaye hareketleri. Sermaye girişleri esnek kur sisteminin avantajını yok ediyor…”

Ama nereden gelirse gelsin döviz girişi oluyor. Piyasa bu…”

“Herşeyin arkasına “piyasa bu…” sloganını koyarsak sanıyoruz ki tartışma biter. Oysa bak 1995 yılında Türkiye’nin en önemli iktisatçılarından biri olan Yılmaz Akyüz ne diyor: “Hiç bir para, dünya piyasalarına yapılan ihracattan daha kıymetli olamaz. Yatırımların ve ihracatın; kısa vadeli sermaye akımları, döviz kuru ve faiz oranlarındaki dalgalanmalar tarafından engellenmesine izin verilmemelidir”  diyor. Oysa biz yıllardır, “nereden gelirse gelsin”in arkasına sığındık. Buna karşı olanları da “kötümser” olarak değerlendirdik. Ama artık “devran” döndü…”

Arkadaşım, “yoruldun, ben bu hafta da ben soluklanayım. Bunları bir sindireyim.” dedi.

“Peki, çünkü bu yazıya üretim bileşenleri gibi noktalardan itirazlar gelebilir, bunu da açarız…” dedim…

 

Bir yanıt yazın