Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Sanayi…

Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu (Yazım tarihi:2015)

“DYY’lar küresel ölçekte mutlak değer cinsinden ciddi artış gösterdi. DYY Akışı, 1980’lerde dünya GSYİH’nın yüzde 0.57’si iken; 2000’lerde dünya GSYİH’nın yüzde 2.45’ine ulaştı.”

Doğrudan Yabancı Yatırım (DYY), sermaye hareketleri içinde ülkeler tarafından en fazla önemsenen fon akış türüdür. Bilindiği gibi DYY’nın üç farklı türü vardır; Birincisi, bir işletmenin hisse senetlerinin yabancı yatırımcı tarafından satınalınması; ikincisi, yabancı sermayeye ait bir işletmenin elde ettiği karını yeniden sermayeye ekleyip yatırıma dönüştürmesi, üçüncüsü de yabancı yatırımcının sahip olduğu işletmenin ana ortak tarafından çeşitli biçimlerde kredilendirilmesidir.

DYY’nın özellikle önemsenmesinin temelinde bu yatırımlardan beklenen bazı temel faydalar yatar. Bunlar;

  • Yabancı yatırımcı tarafından satınalınan firmanın ihracat kapasitesinin ve ithalatının artması dolayısıyla yerel firmanın küresel üretim zincirlerinine entegrasyonu sağlanmış olur.
  • Üretim ve yönetim süreçlerinde teknoloji transferi gerçekleşir.
  • Çalışanların beceri ve eğitim düzeyleri artar.
  • İşletme rekabet gücü ve iş potansiyelini geliştirir. Yeni yönetim uygulamaları devreye girer.

İşletme bazında veya mikro ölçekte yaşanacak faydalar makro düzeyde de beklenir: İstihdam artışı, teknoloji transferi, uluslararası piyasalara entegrasyon, yan sanayilerin gelişmesi, ekonomide rekbet gücü artışı, ülkeye döviz girişi, ödemeler dengesine katkı vbz…

Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ), DYY’nı sözkonusu avantajları nedeniyle teşvik eder. Ancak her zaman DYY’nın bu avantajları geldiği ülkeye sunacağının bir garantisi de yoktur. Çünkü DYY, salt finans hareketi değildir. Bir işletmenin yönetim biçimini etkileyen ve değiştiren bir yatırım türüdür. Her zaman olmasa da yeni teknolojileri de bu işletmeye taşır. Dolayısıyla DYY, ülke içindeki tüm üretici ve dağıtıcıların davranışları üzerinde de etkili olur. Özellikle Çok Uluslu Şirketler (ÇUŞ) tüm ağları ile ekonomiyi etki altına alır. Yerel işletmeler bu tür işletmelerin sunduğu olanakları sunmak zorunda kalır. Aksi takdirde yerel işletme rekabet avantajlarını kaybeder ve piyasadan çekilmek zorunda kalır. Bu türden olumsuz etkileri kaldırmak için ülkeler bu türden işletmelere karşı; ortak  girişim koşulu (yerel yatırımcı ile ortaklık), teknoloji transferi ve yerel girdi koşulu gibi yaptırımlar uygulamak durumunda kalabilir.

Küresel DYY Akışı

DYY, 1980’lerin başından itibaren hissedir ölçüde artmaya başladı ve yıllık 75 milyar USD düzeyine ulaştı. Bu yatırımların yaklaşık yüzde 87’si Gelişmiş Ülkelere (GÜ) yöneldi. Örneğin 1980-2010 döneminde ABD, dünya DYY girişinin yüzde 19’unu kendine çekmeyi başardı. Yine 1980’lerde GÜ’in gerçekleştirdiği GSYİH, dünya GSYİH’sının yaklaşık yüzde 83’ünü oluşturuyordu. Dolayısıyla DYY’ın ülke grupları arasındaki dağılımı “adil” sayılabilirdi.

2000’lerde DYY’ı küresel likidite genişlemesine paralel olarak 1980’li yıllara göre yıllık bazda yaklaşık 20 kat artış gösterdi; 2005-2011 döneminde yıllık 1.4 trinyon USD’a ulaşan DYY akışı 2013’de 1.5 triyon USD’a ulaştı. Küresel ölçekte DYY akışı, 2014’de 2013’e göre yüzde 16 oranında azalarak 1.47 trilyon USD’dan 1.23 trilyon USD’a geriledi. Bu gerilemenin temel nedenleri; küresel ekonomideki kırılganlık, yatırımcılar için politika belirsizliği ve yüksek jeopolitik risklerdi. Oysa 2014, 2013’e göre küresel ekonominin toparlanmaya başladığı, ticaret hacminin ılımlı da olsa arttığı ve işsizlik oranlarının gerilediği bir yıldı.

Tablo 1. Ülkelere Gruplarına Göre Küresel DYY Akışı (Milyar USD, * Tahmin)

2005-2007 Ort. 2009-2011 Ort. 2013 2014 2015* 2016*
Global DYY 1.397 1.359 1.467 1.228 1.368 1.484
-GÜ 917 718 697 499 634 722
-GOÜ 421 561 671 681 707 734
– Diğer 60 81 100 48 45 47
Ort. % Değişim
Global DYY 40.1 3.1 4.6 -16.3 11.4 8.4
-GÜ 48.2 3.0 2.7 -28.4 23.8 13.9
-GOÜ 26.1 4.8 5.0 1.6 3.3 3.9
-Diğer 48.0 -1.1 17.0 -51.7 -2.3 5.3

Kaynak:UNCTAD s.21

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (United Nations Conference on Trade and Development-UNCTAD), 2016’da DYY bir toparlanma olacağını tahmin ediyor. UNCTAD’ın tahminine göre; 2016’da DYY’nın 1,5 trilyon USD’a, 2017’de de 1,7 trilyon USD’a ulaşması bekleniyor. En büyük DYY çeken ülke olan Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD); düşük petrol fiyatları ve uzlaşmacı para politikasının talep uyarıcı etkileri, büyüme umutları, devam eden yatırım liberalizasyonu ve yatrım desteklerinin DYY üzerinde pozitif etki yaratması bekleniyor. Diğer taraftan; makroekonomik yapısallar, çok uluslu şirketlerin karlılık ve nakit rezervlerinin sürekli yüksek seviyelerde seyretmesi de DYY akımlarının artma beklentisini destekliyor.

Diğer taraftan Euro bölgesinde devam eden belirsizlikler, jeopolitik gerginliklerin potansiyel yayılımı ve gelişmekte olan ekonomilerde kalıcı güvenlik açıkları da dahil olmak üzere ekonomik ve politik riskler pozitif gelişmelerin yönünü değiştirip, tahmin edilen canlanmayı bozabilir.

Türkiye’de DYY ve Sanayi

Türkiye OECD verilerine göre 59 ülke içinde “yabancı girişimciye açıklık” açısından 0.059 oranı ile 28. sırada yer alıyor. OECD ortalaması 0.068 ile Türkiye’nin üstünde yani Türkiye OECD ortalamasınında üstünde açıklık oranına sahip. Buna karşın 2015 itibariyle DYY Stoğunun GSYİH’ya oranı açısından 45 ülke içinde 41. sırada bulunuyor. Türkiye’de DYY Stoğunun GSYİH’ya oranı yüzde 5 iken; AECD ortalaması yüzde 40, Brezilya’da yüzde 13, Rusya’da yüzde 17, G. Kore’de ise yüzde 19 oranına ulaşmış.

Grafik 1. Türkiye’de DYY’nın Seyri (Milyon USD, 2016 Ocak-Nisan)

Grafik1’den de izlenebileceği gibi DYY akışı küresel likidite genişlemesi ile birlikte hareket etmiş. 2002’den itibaren küresel düzeyde başlayan düşük faiz politikası ve genişleyen para arzı Türkiye’ye DYY girişini hızlandırmış. 2008 küresel krizinden itibaren yavaşlayan DYY akışı 2011’de FED’in parasal genişlemesine parallel yükselmiş olsa da 2012-2015 döneminde yıllık ortalamada 10 milyar USD olarak gerçekleşmiş.

Grafikte DYY’ın sektörel dağılımında sanayinin payının düşük olduğu gözleniyor: 2011 hariç DYY’dan sanayinin aldığı pay yaklaşık yüzde 30’lar düzeyinde kalmış. Yalnızca imalat sanayinin payı dikkate alındığında bu pay daha da düşük oranlarda gerçekleşmiş.

DYY’ın genelde sanayiyi tercih etmemesinde birçok neden yatıyor olabilir. Örneğin; Dünya gazetesinden Mehmet Filoğlu’nun haberine göre; 2010 yılında Türkiye’nin en büyük 500 sanayi şirketinin 148’inde yabancı ortak bulunurken, 2015’de bu sayı 125’e gerilemiş. İSO 500, 2015 verilerine göre yabancılarda sadece sayı değil yabancı ortaklıların satış hasılatı, brüt katma değeri, ihracat ve üretimden satışları gibi bütün temel kalemlerde payları gerilemiş. Bu şirketlerin İSO 500’ün yarattığı toplam brüt katma değer içindeki payı 5 yıl içinde yüzde 35.3’ten yüzde 18.4’e düşmüş. Oysa 2010’da İSO 500’deki şirketlerin 45’i yüzde 100 oranında yabancılara aitken 2015’te bu rakam 51’e yükselmiş ve yabancıların ortalama hisse oranı da yüzde 67’den 71’e çıkmış.

Bu konu ayrıca değerlendirilmeli ama bir gerçek var: Sanayi son yıllarda verimlik artışı sağlayamazken, yatırımlar konusunda da oldukça isteksiz davranıyor. DYY’da bu tabloya bir taraftan dahil olurken diğer taraftan da sanayiyi tercihde ürkek davranıyor.

Sanayi ve DYY’ı desteklemek için yaklaşımlar…

Sanayi sektörü sorunlarla “boğuşurken” bu sektöre DYY akışının hızlanmasını beklemek doğal olarak ham hayalden ibarettir. Türkiye’de sanayinin gelişimi-istikrarı ve DYY akışı temel konulardaki yaklaşımlarla ilgilidir. Bu yaklaşımlar başlıklar halinde toparlanabilir;

* Makroekonomik istikrar. Bir ekonomide rekabetçi döviz kurları ve piyasa tarafından belirlenen faiz oranlarını oluşturmak temelde reformların bir fonksiyonudur; mali disiplin; verimli ve sade bir vergi sistemi, basiretli kamu harcama ve borç yönetimi; şeffaf ve ilkeli kamu ihale sistemi; deregülasyon ve mülkiyet hakları; yanı sıra “adil” ticaret ve yatırım politikası, kayıtdışı ekonominin yarattığı dengesizliklerin ortadan kaldırılması, bozuk işleyen piyasalarda işleyişi düzenlemek, düzenlemelerde keyfiliğin ortadan kaldırılması gibi…

  • Girişimi destekleyen bir ortam. Bu bireyler ya da firmaların makroekonomik ortamda faaliyet biçimini etkileyen mikro faktörlerden oluşur. Pozitif elverişli bir ortam iyi yönetişim (mülkiyet haklarını, şeffaflık, hukukun üstünlüğü, onay prosedürlerinde şeffaflık ve adil davranış), ticarete açıklık ve minimal bozulmaları (idari engelleri veya bürokrasiyi) ve yatırım ortamının iyileştirilmesi, sektörel teşvikler, AR-GE destekleri, eğitimin sanayiyi (üretimi) destekleyecek biçimde yeniden düzenlenmesi (mesleki eğitime önem verilmesi), üniversitelere daha fazla kaynak ve özerklik, sanayi için maliyeti düşük özel sanayi alanlarının oluşturulmasını içerir.
  • Yeterli Altyapı. Anahtar değişkenler fiziki altyapı (elektrik, su, ulaşım, haberleşme) yanı sıra teknolojik altyapısı (bilgi ve iletişim leri teknoloji) içerir.
  • Siyasi istikrar. Ülke topraklarında can ve mal güvenliğinin sağlanması, bürokratik işleyişin düzgünlüğü, komşularla iyi ilişkiler ve etkili diyalog, siyasi kurumlar arasında etkili iletişim, temel meşrıiyetin sağlanması, hukuğun üstünlüğü ve doğru işleyen adalet sistemi, kamu-özel iletişiminde şeffaflık ve hakkaniyet, toplumun tüm kesimlerine adil davranan ve kucaklayan devlet, uluslararası ve bölgesel ticaret ve yatırım anlaşmalarını hızlı hayata geçiren uygulamaları içerir.

Kısaca; yerli – yatırımcı yatırımcıların, son yıllarda, özellikle sanayi alanında yatırım yapma konusundaki isteksizlikleri; küresel ve yerel düzeyde ekonomik ortamdaki belirsizliklerden, jeopolitik risklerden ve siyasi istikrarsızlıktan etkilenmektedir. Dünyada 1.5 trilyon USD’a ulaşan DYY akışından daha yüksek pay almak bu sorunların çözümüne yönelik samimi, istekli, barışçıl ve kapsayıcı adımlar atılmasına bağlı.

Bir yanıt yazın