Yeniden “sıfır faiz” politikası kurtarır mı?

1997 Asya Krizinden bugüne krizlere karşı uygulanan politikalar genelde faiz oranlarını aşağı çeken, parasal genişlemeye dayanan para politikalarıydı. Uygulanan politikaların yol açtığı sonucu aşağıdaki Borç Stoğu göstergelerinden okuyabiliriz.

2019’da 255 trilyon USD’a ulaşan Borç Stoğu Dünya GSYH’sının yaklaşık üç katına ulaşmış durumda. Bu borcun yaklaşık yarısı hane halkı ve firmaların borcu.

Tutarlı bir para politikası ve finansal sistemin olmayışı dünya ekonomisi için büyük bir sorun. Geçici/anlık uygulanan tutarsız politikalar ve “ne yapacağı tahmin edilemeyen” sermaye akımları büyük borç stoğu ile birlikte küresel ekonomiyi adeta yok ediyor. “Kolay” paranın ekonomileri düşük büyüme/verimlilik sınırına getirdiği ortada.

Sıfır faiz ve kolay para politikaları finansal piyasalardaki varlık fiyatlarını desteklemekten başka bir işe yaramıyor. Finansal piyasalarda oluşan “balon” ne pahasına olursa olsun sürdürülmek isteniyor. Bugün servet dağılımında gelinen eşitsizlik 1929 ile aynı.

İhtiyatlı yatırımlar yerine spekülatif yatırımlara verilen destekler riskleri daha da artıyor. Emeklilik sistemleri, düşük getiri ortamında, düşük gelirli emeklilerin emeklilik planlarının değişebileceği tehdidinde bulunuyor.

Diğer taraftan tahminlere göre; toplam kredilerin yaklaşık yüzde 10’u geri ödeyemeyecek durumda olan firmalara kullandırılıyor, bir anlamda bu firmalara servet aktarılıyor. Bu tür şirketlerin kolay finansmanı sermaye tahsisini olumsuz etkilerken; sağlıklı şirketlerin karar almasını ve büyümesini zorlaştırıyor.

Zaten patlama noktasına gelmiş balon, şimdi Corona virüsüne sığınıyor. Fed faiz oranlarını olağan toplantısını beklemeden sıfıra çekiyor ve finansal varlık alımını hızlandıracağını açıklıyor. Amaç finansal piyasalardaki çöküşü tersine çevirebilmek. Borçlu, düşük gelirli ve geçici çalışan birçok kişi veya aile zor durumda iken yine para politikası bir çare olarak sunuluyor.

Merkez Bankalarının finansal varlık alımı, “kasıtlı” olarak finansal varlık fiyatlarını desteklemek ve elindeki finansal varlığı likidite edemeyen “varlıklı kesime” likidite aktarmaktan başka bir işe yaramıyor.

Geniş borçlu kesimlerin gelirlerini artıracak; borçlarını azaltacak ve sosyal dengesizlikleri ortadan kaldıracak ekonomi politikaları hala gündemin dışında.

Nereye kadar?