Gerçek görünen farklı mı?

Sadi Uzunoğlu (Yazım tarihi: 12/2019)

Piyasalarda tek tartışılan konu Merkez Bankası ve bankanın uyguladığı para politikası. Bu yalnızca Türkiye’de değil dünyada da değişmiyor. Varsa yoksa Merkez Bankalarının faizleri değiştirip değiştirmeyeceği…

Oysa para politikası iktisat politikasının yalnızca bir ayağı. Maliye politikası ve gelirler politikası da iktisat politikası uygulamaları içinde yer alıyor.

Türkiye’de örneğin Merkezi Yönetim Bütçesi rakamları yayınlandığında artık neredeyse bir haber olmaktan uzağa gidemiyor. Ayrıntılar pek rağbet görmüyor. Bunun nedeni de büyük ölçüde bütçe rakamlarında bir anormalliğin yaşanmaması ile ilgili. Nasılsa Bütçe Açının GSYİH’ya oranı ve/veya Kamu Borcu/GSYİH’ya oranı Orta Vadeli Program çerçevesinde gidiyor. Merkezi Yönetim Bütçe Açının gittikçe küçülüyor görünmesi artık Türkiye’de kamu kesiminde ciddi bir sorun yaşanmadığının bir işareti olarak görülüyor.

Ancak Merkez Bankası’nın çerçevesinde dönen “faiz” tartışması kafa kurcalamaktan başka bir işe yaramıyor. Neden mi?

Faiz düşsün diye baskı yapanlar kredi maliyetlerinin düşeceğini ve yatırımların artacağını savunuyor. Bu konuyu başka bir zamanda tartışmak üzere bir tarafa koyalım.

Türkiye’de üretim maliyetleri ciddi bir sorun. Bu maliyetlerin içinde faizin payı yüzde 3’ler düzeyinde. En azından imalat sanayinde yani yatırım yapmasını istediğimiz sektörde böyle. Oysa enerji maliyetleri tüm sektörler açısından çok daha büyük paya sahip. Hani diyoruz ya Mersin’de tarlada mandalina fiyatı 50 kuruş iken biz bu ürünü İstanbul’da 4 TL’ye tüketiyoruz diye. İşte burada en büyük maliyet taşıma olarak dolayısıyla enerji maliyeti biçiminde karşımıza çıkıyor. Bir de Türkiye’de kaçak akaryakıt gibi bir durumun olmadığını düşünsek acaba bizim maliyetlerimiz nerelere varacak…

Kısaca enerji  ve enerji maliyetleri Türkiye’deki yatırımcı için faizden daha fazla önemli.

Malum 110 Amerikan Dolarına ulaşan petrol fiyatları yaklaşık yarı yarıya geriledi ama bu pompa fiyatına düşüşün nereyse yarısı kadar yansıyabildi. Neden mi çünkü petrolün pompaya yansımasında en büyük pat kamunun vergi yüklerine ait. Pompa fiyatlarının gerilemesi Kamu kesiminin gelir kaybı anlamına geliyor.

Petrol fiyatları biraz yukarı doğru hareketlenmeye başladı. Kur da aşağı doğru dirençli. Ama genelde yatay hareket ediyor. Kamu hiç fırsat kaçırmıyor. Her fırsatta benzin ve mazota kuruş kuruş zam yapıyor.

Bir taraftan da Merkez Bankası eleştiriliyor : “ne zaman tutturdu ki” diye. Diğer taraftan da yatırımın yapılmadığından ve piyasadaki durgunluktan bahsediliyor. Oysa harcanabilir gelirler neredeyse her fırsatta kamunun cebine akıyor. Neden mi?

Aklıma şu geliyor. Kamunun rakamları mademki bu kadar düzgün. Neden en büyük maliyet unsuru olan pompa fiyatlarına her fırsatta zam yapıyor? Yoksa durum farklı mı? Bizim kamu kesiminin işleyişinde anlayamadığımız bir durum mu var?

Türkiye’de yatırım yapılmamasından, Merkez Bankası’nın enflasyonu tutturamamasından, faiz oranlarının düşüp ekonominin canlamasından söz edip şikayet edenler ve adeta iktidar içinde muhalefet gibi davrananlar neden acaba her fırsatta pompa fiyatlarını artırmaya çalışırlar ki…

Gerçekten anlamak mümkün değil ya bütçe kamunun gerçek işleyişini göstermiyor yada eleştirenler eleştirilerinde haklı değil. Belki de her ikisi …