Döviz daha da artar mı? (4)

Sadi Uzunoğlu (Yazım tarihi:2015)

Haftada bir telefonlaştığım arkadaşım, belki “döviz daha da artar mı?” diye sormaz artık diye düşünürken telefon çaldı.

“Hocam unuttum sanma, sen bana rekabet gücünün artması için değerli TL politikasından vazgeçilmesi gerektiğini söyledin ama kurların daha da artması; bizim ihracatçılarımızın da dediği gibi artık bizim işimize yaramıyor. Çünkü girdilerimizi ithal ediyoruz. Ne diyeceksin buna?” dedi.

“Öncelikle şunu belirteyim. 2002 yılı başından bu yana ekonomi yönetimleri TL’nin değerli olması üzerine politika üretti. Yurtiçinde enflasyon hedeflenenin de üzerinde seyrederken kurlar artmadı ve hatta zaman zaman da düştü. Kapitalist sistemde girişimci rasyonel davranmak zorunda yoksa ayakta kalma şansı yok. İçeride fiyatlar artarken üretim maliyeti artan girişimci; nasılsa kur artmaz, Merkez Bankası başta olmak üzere ekonomi yönetimi de bunu söylüyor diyerek “yerli girdi yerine ithal girdi” kullanmaya başladı. Yeni yatırım yapanlar da aynı mantıkla üretimde girdi bileşenlerini ithalata dayalı yapılandırdı. Daha da önemlisi; nasılsa kur artmaz, dünyada likidite bolluğu nedeniyle yabancı paranın faizi de düşük ve düşük seyretmeye devam eder diyerek dövizle borçlanmayı tercih etti. Bak bir rakam vereyim: 2001 yılı sonunda özel sektörün dış borcu tabii ki bankalar dahil dahil 42 milyar dolardı. Şimdi ise yaklaşık 280 milyar dolar. Özel sektör 2002’den 2014’e yaklaşık 240 milyar dolar artı borçlanma yapmış. Yurtiçinde bankaların kullandırdığı dövize endeksli krediler de buna dahil değil… Bu süreç maalesef yerli üretimin tasfiyesi ve gittikçe artan oranda yabancı para ile borçlanma anlamına geliyordu. Gittikçe artan ithal bağımlılığı da döviz borçları ne ekonomi yönetimini ne de girişimcileri pek rahatsız etmedi.”

“Ama hocam bu dediğiniz, yerli üretici veya yeni yatırımlar için doğru olabilir de ihracatçı için doğru değil. Çünkü bu süreçte ihracatçılar da memnuniyetlerini her fırsatta açıkladılar ve her ay bir şehire giderek ihracat rekorları kırıyoruz diye açıklamalar yaptılar. Demek ki TL’nin değerli olması ihracatçıları rahatsız etmedi.”

“Haklısın” dedim… “Bak bizim ihracatçı bindiği dalı nasıl kesti anlatayım: Biliyorsun bizim girdilerin çoğunluğu Dolar cinsinden ama ihracat yani satışlarımız ise Euro cinsinde. 2002 yılı sonlarında Euro Dolar paritesi yaklaşık 1 civarında dolaşıyordu; 2003 yılından sonra Euro Dolar paritesi önce 1.3’e; 2008 yılında da 1.60’lara kadar yükseldi, sonra da 2014 yılı sonuna kadar 1.4 düzeyine geldi. Yani üretici ve üretici ihracatçı Doların değer kaybından; Euro’nun da değer artışından satışları nedeniyle memnundu. Girdi maliyetleri bu nedenle pek sorun olmuyordu. Bu nedenle sepet bazında TL’nin değerli olmasına sesi çıkmadı. Bir de bu kesimin gelirini artırmak için ek iş olarak başladığı müteahhitlik de epeyce para kazandırıyordu. Hayat iyi gidiyordu. Her ay şehirlerden ihracat rakamı açıklayıp “geçen ayı aştık” diye sevinen ihracatçılarımız adeta “patlayan” ithalat rakamlarını ve kronikleşen ithal bağımlılığını gözardı ediyorlardı…”

“Peki şimdi TL değer kaybediyor diye neden rahatsızlar?”

“Nedeni şu: Euro Dolar karşısında hızla değer kaybetmeye başladı. Bugünlerde Euro Dolar paritesi 1.12 gibi ama biliyorsun 1.04’lere kadar gerilemişti. Bu durumda doların değer kaybetmesi, ki dünyada emtia fiyatları da yükselmemesine rağmen, ihracatçı ve üreticinin maliyetlerini yükseltiyor. Üretimde ithal girdi ağırlığının bir hayli yüksek olması ihracatçının karını eritiyor. İnşaat sektörü de bugünlerde malum. Yurtiçi piyasalardaki likidite sıkıntısını da buna eklersen ihracatçının üreticinin neden memnun olmadığını anlayabiliriz. Zamanında ses çıkarmayanların bugün bir şey söyleme hakları olmalı mı bilmiyorum. Ama şimdi gerçeklerle karşı karşıyayız: Üretimin bu kadar ithalata bağımlı hale gelmesi ki bu cari açığın yapısal bir sorun olması anlamına geliyor, ekonomimizin de büyümesini engellemeye başladı.  Büyüyelim desek cari açık; daralalım desek işsizlik, nakit akışlarının bozulması ve dönmekte zorlanan krediler… Bir de üstüne döviz cinsinden borçlanmaları koy… İşte değerli TL’nin ülkemizi getirdiği nokta…”

“Hocam sadece beni değil herkesi yordun, Ben bunları bir sindireyim, ararım” dedi…

“Gerçekler acıdır ama birileri bunu söylemeli. Kur artışı kimin işine gelir kimin işine gelmez bunu anlatırım. İşte o zaman bayağı yol almış oluruz” dedim…

 

Bir yanıt yazın