1929 Bunalımı, Borsa Çöküşü ve İktisatçılar

1929 Bunalımı, Borsa Çöküşü ve İktisatçılar

Günümüzde sosyal, siyasal ve ekonomi konusundaki “yazıların” hemen hemen bir çoğunda olmasa olmaz sayılabilecek bir giriş vardır: “İletişim ve ulaşım alanında ortaya çıkan hızlı gelişmeler”…

Her ne kadar günümüzde bunları ifade ediyorsak da 1920’lerde aynı türden başlayan yazılarda da “modern teknoloji” vardı. Tabii ki bu modern teknoloji; elektrik, elektromanyetik, mekanik cihazlar ve üretim mühendisliği gibi bir çok alanda ortaya çıkan yenilikleri ifade ediyordu. O yıllarda özellikle Wall Street ve ABD’deki tüm borsalarda “Akarbant” teknolojisi kullanılmaya başlamıştı. Çünkü işlem hacminin, alım satımı yapılan hisse çeşidinin artması bu teknolojinin kullanımını zorunlu kılmıştı. Daha önce de borsalarda özellikle de Wall street Altın Borsası’ında en son fiyatları gösterecek şekilde döner üç akıllı silindir bir mekanik cihaz kullanılmıştı. Ama 1910’lar civarında Stock Quotation Telegraph adındaki bir üretici firmanın geliştirdiği yeni model başkaydı. Akarbant o dönemin adeta simgesi haline gelmişti…

Yeni sanayiler de bu buluşu desteklemişti. Otomobil ve radyo sektöründeki gelişmeler çok hızlıydı. Yeni sanayilerin karlığı artarken refah düzeyinde de hissedilir artışlar yaşanmaya başladı. Bunun ardında hızla yükselen hisse senetleri fiyatları ve dağıttığı kar payları da vardı. Yüksek kar hırsı ABD’ye hızlı para akışını beraberinde getirdi. Bu arada (1914-1918) yaşanan savaş da Avrupa’daki sermayenin ABD’ye akışını hızlandıran diğer önemli faktörlerden biriydi. Avrupa borç içinde yüzerken, servet ABD’de birikiyordu.

Borsa gittikçe yükselişini sürdürüyordu. Bırakınız yapsınlar (laisser-faire) hakim düşünceyi temsil ediyordu. Oysa ABD’de bu yükselişin sonunun hüsranla sonuçlanacağını düşünen Ticaret bakanı Herbert Hoover (bu öngörüsüne rağmen Hoover 1928’de Cumhuriyetçi Parti’den ABD’nin 31. başkanı seçildi ve tüm başkanlığı süresince 1929 krizi ile mücadele etmek zorunda kaldı) gibileri de vardı.

Taylorizm ve sanayide artan karlılık

Denetimi son derece kısıtlı olan “ekonomik sistem”, ABD’de tekellerin sayısını da hızla artırmaya başlamıştı. 1929 yılına gelindiğinde ABD’deki şirketlerin yarısının serveti birkaç şirketin kontrolü altındaydı. Başkan J. Calvin Coolidge (1924-1929) bu durumdan memnundu. Özellikle Taylorizm olarak bilinen yöntemle 1921 ile 1928 yılları arasında ABD’de sanayi üretim endeksi 67 puandan 110’a yükselmişti.

Varlıklı Quaker ailesinin bir ferdi olarak dünyaya gelen Frederick Winslow Taylor; geliştirdiği üretim organizasyonu sayesinde endüstriyel karlılığın yükselmesine ve ürün fiyatlarının da düşmesine neden olmuştu. Üretim sürecini parçalara ayırarak analiz eden ve bunu en verimli ve uyumlu biçimde yeniden birleştiren yöntem (maliyetleri düşürerek), aynı gelirle daha fazla ürünün satın alınmasına neden oluyor ancak ortalama bilgi ve tecrübeye sahip işçi sınıfına çok yararı bulunmuyordu. Bu yöntem ilerleyen dönemlerde Avrupa ve birçok sosyalist ülkede de uygulamaya girecekti…

ABD’de 1920’li yıllar zenginliğin arttığı, gayrimenkul yatırımlarının hissedilir biçimde arttığı ve toprak rantının büyüdüğü dönemlerdi. Yine aynı yıllarda Amerikalılar fiyatı yaklaşık 876 ABD Doları olan otomobilleri borçlanma yoluyla adeta kapışmaya başladı. 1929 yılında 21.6 milyon otomobil ve 3.1 milyon kamyon trafiğe kayıtlıydı ve dünyadaki otomobil stoğunun yüzde 78’ini ifade ediyordu.

“Sooner or later a crash is coming, and it may be terrific”

“Er ya da geç bir çöküş yaşanacak ve bu korkunç olabilir”

Bu arada artan üretim ve verimliliği aşan biçimde büyüyen balon da şişmeye devam ediyordu. Hile, açgözlülük ve akılcı olmayan yatırım anlayışı yani kısaca “çılgınlık boyutuna ulaşan panik” akıl gözünü kapatmıştı. Çünkü bu çılgınlıktan herkes payını almak istiyordu ve fırsatı kaçırmak da istemiyordu. Paniğin çöküşe dönüşeceği beş yılda Amerikalılar büyük ölçüde borçlanarak hisse senedi yatırımcısı haline getirildi. Bu çılgınlık sonucu 1920 yılında GM hisselerine 10.000 dolar yatıran bir yatırımcı 1929 yılına gelindiğinde bu yatırımının tutarı 1.490.000 dolara ulaşıyordu. Örneğin 1929 yılında bir radyo şirketinin hissesi 1.5 dolar iken 1929 yılının Nisan ayında 570 dolara yükselmişti. Hem de bu hisse hiç kar payı dağıtmadığı halde…

1928 yılında yapılan başkanlık seçimi yarışmasında “yoksulluğun sonuna gelindi” biçiminde gerçekleştirilen kampanyalarla amerikan halkı rüyaya inandırılmıştı. Ama çok az da olsa istatistik ve matematik profesörü Roger Babson (1940 yılında Prohibition Partisinden ABD başkanlığına adaylığını koydu) gibi bu rüyanın sonucunun hüsranla biteceği konusunda uyarılar yapanlarda vardı. Ancak bu türden uyarı yapanlar, “oyunbozucu” ve hatta “vatan haini” olarak suçlanıyorlardı.Prof.Roger Bobson

Babson hisse senedi piyasalarından para kazanmak yerine Isaac Newton’un fizik yasalarını hisse senedi piyasalarına uyarlamayı tercih etti. Babson hisse senedi piyasasına karşı değildi ve bu piyasanın gerekliliğine de inanıyordu. Ancak o etki tepki kanunlarının bu piyasada da çalışacağına inanmıştı. Ancak borsa 1929 yılına gelindiğinde yaklaşık iki yıl öncesine göre yüzde 125 artmıştı. Çöküş senaryosuna kimse inanmıyordu…

Piyasa tahmini ve iktisatçılar

Umut tacirleri ise borsaya gerekli desteği veriyordu. Mikro ekonomi ile makro ekonomi arasında hayati bir bağa sahip olan “para aygıtı”nın sırlarını kavramaya yönelik olarak büyük adımlar atan Yale Üniversitesi Profesörü Irwing Fisher bu destekçilerden biriydi. “Fiyat ve Değer Teorisinde Matematiksel İncelemeler” adı altında yazdığı doktora tezi ile neo-klasik iktisatta marjinalist ve fayda denklemi fonksiyonlarını geliştiren ve “iktisatta o güne kadar en büyük doktora tezi” olarak adlandırılan çalışmaya sahip olan Fisher zengin olmayı hedeflemişti. Bunun için 1920 yılında bugün Rolodeks olarak bilinen fişleme yöntemini geliştirdi ve patentini de alarak satmaya başladı. Fisher 1925 yılında zengin olmuştu ve piyasanın aranan “piyasa tahmincisiydi”. 1928 yılında para konularıyla yakından ilgilendiğini duyduğu İtalyan diktatör Benito Mussolini’ye Para Yanılgısı (The Money Illusion) isimli kitabını gönderen ve düzenlenecek bir para konferansına desteğini isteyen Fisher Mussolini’ye danışmanlık yapmayı umduysa da Mussoliniden yanıt gelmemişti. Ama Mussolini kitabı okuduğunu bildirdi.Irwing Fisher

Zengin iktisatçı 1920’lerde “Wall Street  Kahini” olarak tanınmaya başlandı. Fisher hisse senedi piyasasındaki çılgınlığı, Amerika’da sürekli refahın Yeni Çağı’nın bir yansıması olarak değerlendirdi. Eğer bir sorun olursa yeni kurulan Amerikan Merkez Bankası (FED) devreye girip krizi önleyecekti. Fisher kendini buna inandırmıştı. Elindeki varını yoğunu borsaya yatırdı. Daha fazla zengin olmak istiyordu ve elindeki portföyün değeri endeksin en yüksek düzeyinde 10 milyon dolara ulaşmıştı.

Fisher yakın arkadaşı Babson’u 1929 yılının güz aylarında “felaket tellallığı” ile suçladı. “Hisse senedi fiyatlarında bir durgunluk olabilir, ancak bir çöküş kesinlikle söz konusu değil” diyordu.

1929 Ekim Çöküşü

İki yakın arkadaşın tartışmasında kimin haklı olduğunu tarih gösterdi. Bu tartışma sonucunda iki ay boyunca Fisher haklı gibi görünüyordu. 16 ekimde Fisher borsanın “en yüksek plato gibi görünen düzeye ulaştığı” yolunda açıklama yaptı. Ancak Ekim ayı boyunca bu platoda kalmak mümkün olmadı. Borsa’da düşüşler başladı ve 21 Ekim 1929 tarihinde borsada geniş hacimli el değiştirme yaşandı. 24 Ekim’de borsada soğukkanlılığını koruyabilen kimse kalmamıştı. Çöküş durdurulamıyordu. Dow Jones Endüstriyel Ortalaması 3 Eylül 1929’da 381 tavanına ulaşmıştı. 1929 yılı sonunda ise endeks 200’e kadar düştü.  Avrupa Borsalarında da durum farklı değildi. 1929 yılı sonunda Avrupa Borsaları endeksi 1919 yılındaki değerinin ancak yüzde 20 üzerindeydi. Japonya, Avustralya gibi borsalar uzaklıkları nedeniyle pek etkilenmemişti.

Fisher, 1929 yılının sonunda “Hisse Senedi Piyasasının Çöküşü –Ve Sonrası” isimli bir kitap yazarak tezini hararetle savundu: “Ben görüşlerimi Eylül’de, panikten önce beyan ettim; piyasanın zirvesine ulaştığımı söyledim, gelişmeler de bunu kanıtladı. Yine durgunluğun bir çöküş niteliğinde olmayacağı görüşünü ifade ettim, bunda yanılmışım. Yine, bu yeni hisse senetleri fiyatları platosunun herhangi bir durgunluk durumunda bile varlığını sürdüreceğini öngörmüştüm. Bu kanıtlandı. En azından yakın gelecekte, manzara parlaktır.” (Aktaran: Skousen s.312)

Piyasalara Fisher’in verdiği moral gerçekleşmedi. Dow Jones Endüstriyel Ortalaması 1932 yılında 40’lara geriledi. Yani 1929-1932 yılları arasında borsadaki çöküş yüzde 90’lara ulaştı. Fisher ekonomi politikasında iyileşmeler yapılması ve Altın Standardının terk edilmesine yönelik olarak başkan Hoover’i uyarsa da sonuç değişmedi. Amerika yaklaşık 10 yıl sürecek olan büyük buhrana girdi. İşsizlik yüzde 25’lere yükseldi…

Son olarak gelelim Fisher’e. Yanılmıştı. Yanılmakla kalmadı. Büyük kayıplar yaşadı. Tahminlere göre 7 ile 30 milyon dolar arasında tahmin edilen yatırımlarını ve evini kaybetti.1931 yılında dibe vurdu. Büyük borç batağı, federal vergi yetkilileri ile önceki kazançları üzerine korkunç kavgalarla dolu bir yaşama başladı. Eşinin kız kardeşinin verdiği 100.000 dolar ile iflastan kurtulduysa da borç içinde yüzdü. Sonraki yıllarda da arayışları devam etse de “kırık bir kalp” olarak 1947’de hayata veda etti.

İşte 1929 Ekonomik Bunalımının başlangıç hikayesi. Bugüne aynı olayları taşıdığımızda son yıllarda yaşanılanlarla ve tartışmalarla ne kadar çok benzeştiğini görebiliyoruz.  Bu çerçevede, İnsanlar tarihten ders alır mı sorusuna olumlu yanıt vermemiz zor. Aç gözlülük, hırs, hile sürdükçe de ders almayacağız sanırım…

Kaynakça:

  1. Kindleberger Charles P: “Cinnet, Panik, Çöküş: Mali Krizler Tarihi” İstanbul Bilgi Yayınları, 2. Baskı, 2008.
  2. Sokuosen, Mark: “İktisadi Düşünce Tarihi: Modern İktisadın İnşası”, Adres Yayınları, 2007.
  3. Parker, Selwyn: “Büyük Çöküş:1929 Krizinin ve Dünyanın Ekonomik Buhrana Sürüklenişinin Hikayesi” Arkadaş Yayınları, 2008.

Sadi Uzunoğlu (25.06.2010)

 

Bir yanıt yazın